Annelik Serüvenine Hoş Geldiniz! – Deux Lapins İçeriğe atla
Arama
Sepet
Annelik Serüvenine Hoş Geldiniz!

Annelik Serüvenine Hoş Geldiniz!

Bir hoş geldiniz niteliğinde benim yazım! Annelik serüvenine hoş geldiniz!  Arkadaş, eş, teyze, dayı, amca, hala, abla, anne, anneanne, babaanne, baba, dede, patron, çalışma arkadaşı ve sayamadığım daha birçok ünvanlı belki de…

Birinin anne olması ne kadar çok şeyi değiştiriyor ne kadar çok kişiyi etkiliyor.

Benim için de annelik işte etkisi ve etki alanı deneyimlemeden hayal bile edemeyeceğim bir serüven oldu doğrusu. Biri 6 diğeri 3 olma yolunda iki minik tavşan annesi olarak şu an, geri dönüp baktığımda, bana ne çok şey katmış dediğim, dolu dolu iliklerime kadar hissettiğim bir duygu, rol, görev annelik!

Gördüğüm kadarıyla kendi geçtiğim yolu ve geldiğim noktada hissettiklerimi tatlı bir dille size aktarmak ister ve bu köşede daha nicelerini okuyacağınız anne hikayeleri, tavsiyeleri, hisleri olmasını dilerim!

Tekrar hoş geldiniz!

Bige`yi tanıyalım / Anne profili:

  1. Yaş 30 – ilk bebek – KIZ – Bige bir kere kurumsal hayattan yüksek lisans ve akademik kariyer için ayrılmış ama özel bir proje için geri dönmüş, o sırada hamile kalmış, eşi yurt dışından iş teklifi almış ve hamileliğini yalnız, çalışarak geçirmiş, doğum izninde eşinin yanına gitmiş gelmiş ama daha sonra işine geri dönmüş, 2 farklı ülkede ebeveynlik denenmiş…
  2. Yaş 33 – ikinci bebek – ERKEK – anne kurumsal hayattan bir kez daha ayrılmış, eşi ve çocuğu için yaşadığı ülkeyi değiştirmiş, evini, ailesini, arkadaşlarını, isini bırakmış. Üniversiteden çok sevdiği arkadaşı ile yeni bir iş kurmuş, `online` ve `flexible` çalışma terimlerinin içini doldurmuş taze girişimci, çabalayan kişi.

Şimdi yaş 36, hala tap taze bir girişimci ama badireler atlatmış bir anne ve eş. Bu yolculukta herkesin başından geçen çocuklu hayat tuzaklarına pek tabii ki ben ve eşim de düştük. Bir de üstüne kendi ülkemizin çalışan anne profilinin aldığı yardımcı ve aile desteğinden de mahrum kaldık. Hayat ama bu. Her şey oluyor, daha neler var kim bilir bizleri de bekleyen, ‘şükredin der’ dediğinizi duyar gibiyim zaten. Bu aşamada tek söyleyebileceğim herkes kendi yaşadıklarıyla sınanıyor ve elbet daha da zorluklar var hayatta belki bizi bekleyen, belki beklemeyen. Yaşayıp göreceğiz.

Ama çocuklarla bu badirelerden geçmenin en güzel yanlarını paylaşacağım şimdi sizlerle;

Sınırlarını zorluyorsun,

Aynı anda ne kadar işi bir arada yapabileceğini görüyorsun,

Önceliklendirmenin önemini kavrıyorsun,

Veeeee en tatlısı da çok sevip seviliyorsun.

Bu saydıklarımın ruh ve beden üzerinde olumlu etkileri olduğu kadar olumsuz etkileri de var tabii.

Mesela bazı kavramlara; uyku, beslenme, oyun, gelişim çok farklı bakmaya başlıyorsun, nasıl mi? Gelin birkaç örnekle bakalım;

Uykusuzluk kavramıyla tanışıyorsun,

Sorumluluk duygusuyla boğuluyorsun, yemeklerle bozuyorsun,

Yetememe hisleriyle boğuşuyorsun,

Oyun, yaratıcılık derken başta kendini sonra eşini ve daha birçoklarını unutuyorsun…

Oldukça çok yere çarpıp geri sekiyorsun, ayağa kalkıp devam ediyorsun. Gerçekten de güçleniyorsun. Sürekli duygusal bir gel git içerisinde olma haline ayak uyduruyorsun. Ya da uyduramıyorsun. Hep de filmin sonu iyi bitmiyor tabii.

Çünkü özellikle 0-3 yaşta düzen, hele bizim gibi sürekli seyahat eden, ülkeler, diller, evler değiştirip gezmesinden, yemesinden, içmesinden eksik kalmak istemeyenlerdenseniz, çocuklarınızla her şeyi yapmanın bir yolunu buluyorsunuz. Ama işte o ideal düzeni oturtamıyorsunuz sanırım. Kendi idealinizi yaratıyorsunuz.

Bu noktada söylemek istediğim, naçizane deneyimlerime dayanarak nasıl yaşamaktan hoşlandığınızı bulun, bilin ve çocuklarınıza ona göre bir düzen dayatın. Yani geç saatlere kadar arkadaş oturmalarını seviyor, çocukları da kimselere bırakamıyorsanız. Farklı yerlerde bebeğinizi uyumaya alıştırın, kendinizi de uyutmaya ve hatta sohbetin ortasında emzirmeye gidebileceğiniz, odadan çıkıp yanınıza gelebileceği fikrine kendinizi hazırlayın.

Yapabildiniz mi derseniz? Sanırım ilk çocuğum olan kızımın da alışılmadık bir düzensizlik içine doğmasından olsa gerek, bu gibi konularda rahat ilerledim ama çok da takıldıklarım oldu.

Uyku eğitimi inancımı çoğu kez kaybettim, sakinliğimle birlikte ne yazık ki…

Beslenme konusunda saatler harcayıp, 2. çocukla birlikte pratiklik ve basitliği bu alana taşımaya başladım.

  1. çocuk demişken, işte o apayrı bir deneyim hem sizin hem de evdeki ilk çocuk için. Leyla abla oldu dönemi başladı!

Bu noktada insan 2 farklı çocuk diye bir şey olduğunu tam anlıyor, bazı hatalarını tekrar ediyor bazılarını etmiyor, ama benim en çok hissettiğim biraz daha tadını çıkarmaya odaklanıyor o kesin…

Her şeyi tamı tamına yapma baskısına çoğu kez yenik düştüm, yönetebileceğimden fazlasına niyet ettim, hala da ediyorum gibi geliyor bazen.

Ne demek istiyorsun Bige?

Buyurun söyle anlatayım; temizlik, yemek gibi elzem ama aslında biraz da rahat olunması gereken kavramlara başlarda çok takıldım. Gerçekleri kabul edip, azami ve gerekenle yaşamayı tercih ettim. Zorunda kaldım.

Bir kadın olarak üretmenin önemine hep inandım, öyle donanımlanmışız zaten. DNA’mız da var. Tüm bu zorluklardan henüz çıkıp rahata ermiş durumda değilim ama sanırım hayatımda çok önemli bir yeri olan önemli bir düşünür yani eşimin hep söylediği gibi beklentilerimi farklılaştırdım. Bakın düşürdüm diyemiyorum ama gerçekten taviz verdim, kendimden, ondan, annemden, babamdan, belki de en yakın arkadaşlarımdan. Çünkü yetişemedim, hala da yetişemiyorum ki çok büyük bir destek halkam var ve mesafeler fark etmeksizin yanımda olduklarını hissediyorum.

Ama ne varsa insanın, en çok da kadının kendisinde var.

Karanlıkta ışık görmek, zorluktan deneyim yoğurmak ve çocuklarından bir hayat yaratmak onun elinde…

Bu yolda farklı yollara sapılacaktır, herkes kendi patikalarını bulacaktır ve evet doğrusu yanlışı yok ama değişmeyen tek bir kuralı var bence; sevin, sevilin ve kendinize inanın!

Bakın sonra da 3. çocuğumuz geldi, o da yoldaşım Müge’yle anlatacağımız bir hikâye olsun size.

Sevgilerimle